//
you're reading...
Genel

Uzun Yaşamak İstiyorsanız Bunu Tüketin

Uzun yaşamak istiyorsanız bunu tüketin…

Hemen hemen her gün gazete köşelerinde, sosyal medya paylaşımlarında birilerinin daha uzun yaşamak için yapmamız gerekenlere yönelik tavsiyelerine (domates yiyin, kefir tüketin, stresten uzak durun! vb) tanık oluyor ya da 50’li 60’lı yaşlarında ölmüş bir kişi için “aramızdan erken ayrıldı” gibi ifadeler kullanıyoruz.

Bu paylaşımlar gerçekte ne kadar etkilidir, merhum aramızdan erken ayrılmasına sebep olan olayı yaşamasıyda daha kaç yıl aramızda olacaktı bilinmez ancak yıllar geçtikçe insanların ortalamada daha uzun süreler bu dünyada kaldığı bir gerçek.

Aşağıdaki grafik Wikipedia’dan alınma…

(https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/29/Life_Expectancy_at_Birth_by_Region_1950-2050.png)

LifeExpectancyAtBirth

Grafik doğum anında beklenen ömür süresini gösteriyor. Dünya ortalaması 1950’li yıllarda doğan kişiler için 50’nin altında iken bugün 70’e gelmiş durumda. Gelişmiş ülkeler zaten çok daha önce 70 yaş sınırını aşmış idi, onlarda da 80 sınırı zorlanmaya başlamış durumda.

Beklenen ömür ile ilgili kargaşa yaratan konulardan birisi beklenen ömründen bahsettiğimiz kişilerin hangi yaşta olduğu. Yukarıdaki grafiğin “doğum anında” beklenen ömür süresini gösterdiğini söylemiştik. Bu şu anlama geliyor: 1950 yılında dünya genelinde doğmuş yaklaşık 100 milyon kişi var (https://en.wikipedia.org/wiki/World_human_population) Bu kişilerin bir kısmı doğduğu yıl (1950) bir kısmı ertesi yıl (1951), bir kısmı ise sonraki yıllarda (1952, …, 2070) öldü ya da ölecek. Dolayısı ile bu insanların bir kısmı 1 yaşını bile dolduramamış olacak ancak bir kısmı 100 küsür yaşına kadar yaşayabilecek. Bu 100 milyon kişinin hepsi öldüğünde kaç yıl yaşadıklarının ortalaması alındığında yukarıda belirttiğimiz 48 gibi bir değer elde etmeyi bekliyoruz. İşte bu noktada konu çetrefilleşmeye başlıyor. İstatistik değerlerin gerçek hayatı yansıtmada bazen nasıl yetersiz kalınabileceğinin bir örneği ortaya çıkıyor. 1950’de doğan kişinin beklenen ömrü 48 yıl dendiği zaman sanki 1998’de tüm 1950 doğumlulular ölecekmiş gibi anlaşılıyor. Oysa (çok şükür) bir çoğu hala aramızda. Burada dikkat edilmesi gereken bir çok unsur var: 48 yıl tüm dünya ortalaması, oysa biliyoruz ki (grafikten de görülüyor) farklı coğrafi bölgelerde çeşitli sebeplerle bu değer çok farklılaşabiliyor. Ayrıca yine biliyoruz ki (aşağıdaki grafikten -kaynak CIA Factbook https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/fields/2102.html – de görülebileceği gibi) bir kaç Afrika ülkesi hariç her yerde kadınlar erkeklerden uzun yaşıyor.

CountryLifeExpectancy

Peki yaşam beklentisi deyince 1998 yılına geldiğimizde ne anlamamız gerek? Burada beklentiyi ikiye ayırarak yanıtlamak gerekiyor:

1998 yılında doğanlar için yaşam beklentisi  (yani doğum anında yaşam beklentisi) aynı 1950 yılında doğanlarda olduğu gibi o yıl doğan kişilerin beklenen ömrü (grafikten 62 civarında bir değer olduğu anlaşılıyor)

1998 yılında daha önce doğmuş ve hala hayatta olanlar için yaşam beklentisi. Bu ikinci maddeyi konuşurken artık doğum anında yaşam beklentisinden bahsetmiyoruz. Bir önceki örneğe dönecek olursak misal 1950 yılında doğmuş ve 1998 yılına kadar ölmemiş ve 48 yaşına ulaşmış kişilerin daha kaç yıl yaşamasını beklediğimizden bahsediyoruz.

İşte burada sigorta şirketlerinin irat sigortaları söz konusu olduğunda en çok başını ağrıtan konu karşımıza çıkıyor:

Elimize bir ölüm düzeyi (mortalite) tablosu alıp ölüm oranları üzerinden nasıl doğumda beklenen ömrü hesaplıyorsak 48 yaşında birisi için de beklenen ömrü hesaplayabiliriz.

Örneğin TÜİK 2013-2014 tek yaş haya tablosunu alalım http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=2295

Bu tabloya göre yeni doğmuş bir erkek çocuğun beklenen ömrü 75,3 yıl. Söz konusu çocuğun 75 yaşına kadar yaşadığını varsayalım. Tablonun 75 yaş değerine bakarsak bu sefer 9,9 yıl değerini görüyoruz. Yani bu yıl doğan bir çocuk “ortalamada” 75 yaşına kadar yaşayacak diye bekliyoruz ancak 75 yaşına kadar hayatta kalmış kişilerin “ortalamada” bir 10 yıl daha diğer bir deyişle 85 yaşına kadar hayatta kalacağını tahmin ediyoruz.

Peki bu neden sigorta şirketlerinin başını ağrıtıyor?

Bunu açıklamadan önce yaşama bağlı teminatlar nasıl işliyor onu anlatmakta yarar var. Çok basit bir hayat sigortası ürünü tasarlayalım: Şu anda hayatta olan kişilerden prim alacağız ve 5 yıl sonra hayatta olanlara bu primi ve bu primden elde edeceğimiz geliri paylaştıracağız.

Yine aynı TÜİK tablosuna bakalım. Tüm sigortalılarımızın erkek olduğunu varsayılm. BES emeklilik yaşını da dikkate alarak 56 yaşındaki lx değeri ile 91.115 kişiyi sigortaladığımızı ve her birinden prim olarak 1000 TL aldığımızı varsayalım. Her yıl %10 mali gelir elde edeceğimizi ve 5 yıl sonra (yine tablodan bakarak) hayatta kalacağını varsaydığımız 86.842 kişiye bu parayı paylaştıracağımızı düşünelim. Bu durumda aşağıdaki gibi bir nakit akışı bekliyoruz demektir (kolaylık olsun diye virgülden sonraları yuvarladık):

TUIK_longevity

2016 yılında 91.115 kişiden toplam 91 milyon TL prim aldık, bundan 5 yıl boyunca mali gelir elde ettik ve birikim tutarı 146,7 milyon TL’ye ulaştı. Bu birikimi de 5 yılın sonunda hayatta kalan 86.842 kişiye paylaştırdık ve kişi başı 1690 TL ödemiş olduk.

İrat (yıllık gelir, annüite) sigortaları başta yaşama bağlı ürünler tabii ki teknik esaslarına göre farklılık göstermekle birlikte özü itibarıyla yukarıdaki mantık ile çalışır.

Diğer bir deyişle eğer 56 yaşında erkek bir sigortalı adayı 5 yıl sonra 1690 TL para alacağı bir hayat sigortası poliçesi almak istiyorsa TÜİK hayat tablosunun değerlerinin bu kişi için geçerli olacağını ve %10 mali gelir elde edeceğimizi öngörüyorsak (komisyon idari gider vs bir tarafa bırakırsak) şu anda 1000 TL prim almamız gerekir.

Ancak 1000 TL prim alırsak muhtemelen zarar edeceğiz demektir. Çünkü yaşam beklentisinin uzaması aslında sadece o yıl doğan kişilerin daha uzun yaşamasını beklediğimiz anlamına gelmemektedir. Yaşam beklentisinin uzamasına sebep olan daha iyi gelir, daha iyi sağlık hizmetleri, daha gelişmiş tıbbi olanaklar gibi unsurlar hayatta olan herkesi etkilemekte ve bu örneğimizde ele aldığımız 91.115 kişiden 86.842’inin değil daha fazla sayıda kişinin 5 yıl sonra hayatta kalması sonucunu doğurmaktadır.

Şimdi her yıl mortalite oranının sadece %2 daha iyi olacağını varsayalım (diğer bir deyişle ölüm ihtimali TÜİK tablosunun belirttiği oranın %98’i seviyesinde olsun)

Yas_longevity

Tablodan görüleceği üzere sadece %2’lik bir iyileşme 5 yılın sonunda 91.115 kişiden 64 kişinin beklenenin aksine ölmemesi sonucunu doğuruyor. Bu da sigorta şirketinin 1690×64=108.137 TL fazla tazminat ödemesi demek.

Sigortaya giriş yaşı küçülüp, sigortada kalma süresi uzadıkça söz konusu durumun sigorta şirketinin üzerinde yaratacağı yük daha da artacak.

Güncel mevzuatta 56 yaşından sonra kişilere ömür boyu (TÜİK tablsoun göre beklenen ömür 25 yılın üzerinde) maaş ödemesi yapacağı ürünler sunmak zorunda olduğu düşünülürse bu konunun ne kadar önemli olduğu daha da iyi anlaşılabilir. Bu konuyu göz önüne almadan piyasaya ürünler sürülmesi sigorta şirketlerinin iflasına kadar gidecek sonuçlar doğruabilir.

Uzun yaşamanın bir “sigortacılık” riski olarak görülmesi ve Hazine Müsteşarlığı’nın şirketlere özel sermaye yükümlülükleri getirmeyi planlıyor olmasının sebebi de bu durum.

Siz hesaplamalarınızda bu riski göz önüne alın ama uzun ve sağlıklı yaşamak için de hiç olmazsa yediklerinize içtiklerinize özen göstermeyi ihmal etmeyin.

Yazar: Steel

Reklam

Tartışma

Henüz yorum yapılmamış.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

İletişim

E-Posta: aktuerdunyasi@gmail.com
Twitter: aktuerdunyasi
Web: www.aktuerdunyasi.com

Bu blogu takip etmek ve yeni gönderilerle ilgili bildirimleri e-postayla almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 1.103 aboneye katılın

Blog İstatistikleri

  • 126.403 tıklama
Follow Aktüer Dünyası on WordPress.com
%d blogcu bunu beğendi: