Bu hafta konuğumuz son zamanlarda yaşananları ve herkesçe konuşulanları sade ve özet bir şekilde ele alan yazısı ile Orhun Emre Çelik… Kendisinin yazısını izni ile paylaşıyoruz… Keyifli okumalar…
=============================================================
Son günlerde sigorta sektöründen kiminle sohbet etsek konu aynı yere geliyor. Ben de herkes ile paylaştığım düşüncelerimi kısa bir şekilde bu mecrada da dile getirmek istedim.
2017 yılı “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” ya da daha bilinen adıyla Trafik Sigortası açısından radikal değişikliklerin yaşandığı bir yıl oldu. Rekabet Kurumu araştırma süreci ile zirveye çıkan fiyatlara yönelik eleştiriler sigorta şirketleri nezdinde beklenen sonucu yaratmayınca Hazine Müsteşarlığı önce tavan prim, ardından riskli sigortalılar havuzu uygulamasını düzenledi. Daha tavan primin etkilerinin finansal tablolara nasıl yansıyacağı tartışması yeni başlamışken bu sefer havuzun nasıl muhasebeleştirileceği konusu gündemi işgal etti. En başta da havuzun “zararı” ve bu zararın bir göstergesi olarak havuz portföyü için hesaplanacak gerçekleşmiş ancak rapor edilmemiş hasar karşılıkları (GERK – IBNR) tartışma konusu oldu. Bu tartışmaların temelinin hemen her başlıkta aktüeryal hesaplamalara dayanması da aktüerleri odak noktası haline getirdi.
Kısa vadede şirketlerin kâr/zarar tablolarını doğrudan etkileyeceği için en önemli (portföy sonucunu ortaya koyacağından orta ve uzun vadeli kararları da etkileyecek olan) başlık olan RSH GERK hesaplamasında birçok zorluk bulunuyor:
- Veri yetersizliği: Havuz 12 Nisan 2017 sonrasındaki poliçeler için geçerli olduğundan havuza ilişkin geçmiş tecrübe yok. TMTB (Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu) tarafından şirketler ile paylaşılan veri ise iş yılı bazında ve en erken 2019’dan önce hasar gelişimi açısından anlamlı bir veri oluşması pek mümkün görünmüyor. Analize uygun bir veriye ise en iyi ihtimalle 5 yıl var…
- Hasar süreçlerinin belirsizliği: Veri yetersizliği problemine çözüm olarak akla ilk gelen, geçmiş dönem verilerinin doğrudan şirketler, TSB ya da SBM vasıtası ile ayrıştırılarak havuz için bir benzetim (simülasyon) verisi oluşturulması. Ancak sonuçlarından doğrudan sorumlu olunmayan hasarların-şirketler tarafından yönetiminin nasıl gerçekleştirileceği belirsiz. Hasar yönetiminin sağlıklı olması için alınan/alınacak tedbirlerin etkinliğini yorumlamak için de erken. Bununla birlikte tavan prim ile birlikte sigortalı sürüş davranışlarının değişip değişmediği de henüz belli değil.
- Mevzuat belirsizliği: Şirketlerin Yargıtay kararlarını görmeden olumlu varsayım ile hareket etmek istemediği meşhur 2016 Nisan tarihli kanun değişiklikleri hâlâ netleşmemiş durumda. Ancak Kusurlu sürücü ölümü ile ilgili tazminat ödenmeyeceğine dair Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Mayıs ayındaki kararı olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Artık sürücü kusurlu dosyaların gelmediği görülüyor ancak “önce sigorta şirketine başvuru” ve “genel şart değişiklikleri” meseleleri netleşmemiş durumda. Henüz sektör geneline etkisi konusunda mutabakat sağlanmamış bir konunun adı üstünde “riskli” sigortalılar açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği tartışmaya çok açık bir konu.
- Olası çıkışların etkisi: Yukarıdaki tüm varsayımlar hususunda bir orta yol bulunsa bile önümüzdeki günlerde yaşanabilecek bir ruhsat iadesi/iptali durumunda bunun havuz portföyüne nasıl etki edeceği belirsizliğini koruyor (devam eden poliçeler, ihbarı gelmiş henüz ödenmemiş hasarlar, ihbarı gelmemiş hasarlar vs).
- Havuz prim seviyesi: Zarar tahmini yapmaktaki zorluklardan birisi de prim seviyesindeki belirsizlik. RSH kapsamındaki poliçelerin olması gereken prim seviyelerine ilişkin görüşlerde Hazine Müsteşarlığı ile şirketler iki ucu oluşturuyor. Tavan primin sektörü ne ölçüde etkilediği tartışmaları bitmeden -tavan primden en çok etkilenen poliçelerden oluşan- RSH için yorum yapmak çok kolay değil.
- Kötümser bakış açısı: Tüm bu belirsizlikler içgüdüsel olarak daha tutucu davranma sonucunu doğurabilir. Bunun aşılabilmesi için konu hakkında objektif davranacak kişilerin tarafsız yorumları önemli. Hazine Müsteşarlığı-Şirketler-Aktüerler-Denetçiler düzleminde devam eden tartışmaların daha sağlam ve teknik bir zemine oturması bu konuyu çözebilir. İşe sektör rezerv seviyesinin bir çalıştayda değerlendirilmesi ile başlanabilir.
Henüz küresel riskler, politik riskler gibi konulara gelemedik bile. Sizce ne yapmak gerek? Bence yanıt ortada: Aktüerlere daha fazla güvenmek. Yukarıdaki soruların/sorunların tamamına yönelik çözümler mevcut. Önemli olan sektör tecrübesini tarafların yorumları ile birleştirebilecek nitelikte kişi ve kurumlarla çalışmak.
Yazar: Orhun Emre Çelik
Tartışma
Henüz yorum yapılmamış.